Ready Made: Hazır veya buluntu nesne. 20. yüzyıl modernizminin en önemli kazanımlarından ve günümüz çağdaş sanatının en önemli araçlarındandır. Sıradan gündelik nesneleri dönüştürmek ya da kendi halinde sanata dahil etmek denilebilir. En ünlüsü ve çığır açan hazır nesne Duchamp'ın 1917 tarihli Çeşme adını koyduğu hazır nesnedir. R. Mutt adıyla imzalanmış bir pisuar kendini sanat yapıtı olarak sunmaya çalışmıştır. Pisuar bir yapıt olmanın ötesinde bir önerme ve sorudur. Yani bir tarafıyla kavramsal bir sanat yapıtıdır. Neyin sanat ya da sanat olmadığını, sanatçı imzasının “ne”liğini ve sanat mekanının kendisini sorgular. Özellikle Dada akımı bol miktarda hazır nesneyi başta kolaj olmak üzere kullanacaktır. Fluxus akımı için de vazgeçilmez araçlara dönüşecektir. Günümüzde ise hazır nesneleri yerleştirmek (enstelesyon), dönüştürmek contemporary'nin sık başvurduğu yöntemlerdendir. Hazır nesne, şok ve skandal üretmek için en uygun araçlardan biridir. Rizom: Köksap. Fransız felsefeci ve günümüz sanatına etki etmiş Gilles Deleuze'un önemli kavramlarındandır. Rizomlar gevşek ve dağınık ağlardır. Ağaç gibi köklü ve dikey değil, toprağa yatay ve gevşek bağlarla yerleşen göçebe bitkiler gibidir. Rokoko: 18. yüzyılda ortaya çıkan gösterişli süsleme ve bezemeleriyle Barok sanatın son sınırı ve sonrası olan sanatsal üslup. Haz ve dünyeviliği gözetmesiyle aristokrasi ve üst sınıfların beğenisi olarak dikkat çekmiştir. Siyasi olarak sarayın israfını sembolize ettiği için modernist mimarların tepkisini çeken ve minimalizme karşı konumlandırdıkları üslup. Rokoko nesnelerden, mimariye yoğun kıvrım ve detayları, bitmeyen eğrileri, şaşaa, çiçeksi formlar, deniz kabuğu çeşitlemeleri ve altın yaldızlı parıltılarıyla Barok'tan daha ayrıntıcıdır. Rokoko bir tarafıyla Barok formların, alçı gibi kolay malzemelerle daha da detaylanarak popülerleştiği ve orta sınıflara yayıldığı bir dönemi de anlatır. Rokoko resim gündelik hazları, sevinci, kur yapmayı göstermeleriyle de dikkat çeker. Havai, uçucu ve sevinçli bir ruh halini gösterirler. Bkz: Kitsch Romantizm: 18. yüzyılın ortasından itibaren başta Almanya, Fransa ve İgiltere'de gelişen sanatı, felsefeyi, kültürü, siyaseti ve de Modernizmi belirleyen büyük ve güçlü akım. Kelimenin kökeni eski şovalye romanlarını, saz şairlerini (trabadur) hatırlatan şeyler için kullanılıyordu. Bu sıfat zamanla eski romanların olağandışılığını ve doğallığını manzaralarda ya da yıkıntılarda (bkz: yıkıntı estetiği) yaşatmayı sürdüren duyguyu tanımlar oldu. 17. yüzyıda gündelik dilde duygusal bir etkiyi vermek için kullanılmaya başladı. Düş kurmak, inanılmazlık, tekinsizlik, etkileyicilik için kullanılan bir sıfat olarak yaygınlaştı. Almanya'da eskinin masalsı, gotik üslubunu ve Ortaçağ'a (ve Hıristiyanca) özgü olanı anlatan bir imgeye dönüştü. Fakat bir akım olarak gücünü Almanya'da Fransız Devrimi sonrası dünyanın akılcılığı ve Aydınlanma ideallerine karşı bir karşı çıkışta buldu. Aydınlanma'nın idealleri olan düzen, akıl, ilerleme ve bilimsel utkuya karşı; tutku ve coşkuyu, düş gücünü, akıldışını ve dillendirilemeyeni ifade eden çok zengin bir edebi ve sanatsal dile evrildi. Romantizmle beraber yalnızlık, hüzün, mitler, melankoli, ıssızlık gibi yoğun dinsel tını taşıyan imgeler, insana içkin, öznel duygulanmalara dönüştü. Modern anlamda manzaranın ve seyrin keşfini başlatarak pitoresk doğa ve yabanıl doğa düşüncesini pekiştirdi. Sturm ve Dang gibi hareketler bu yoğun içe dönüşün en büyük mevzilerine dönüştüler. Aydınlanma ve akılcılığa karşı Romantizmin başlatıcılarından olan Novalis'in yapıtının “Geceye Övgü” olması da anlamlıdır. Geçmişe dönük melankoli Romantizmin baskın eğilimleridir. Romantizmin en önemli sanatçılarından Caspar David Fredrich'in eski gotik kilise yıkıntılarına, uçsuz buçaksız manzaralarına düşkünlüğü ya da Fransız Delecroix veya Gericault'un yapıtları aynı zamanda ceeçmişi yoğunlaştıran bir tarihsel özlem olarak da okunabilir. Ya da İspanyol Goya'nın düşsel devlerinde ve grotesk anlayışında da aynı damar devam etmiştir. Klasik ve rönesans ya da 18. yüzyılda neo-klasik estetiğinin Güzel'e verdiği önem karşısında Romantikler ölçülemez, tümüyle kavranamaz bir sonsuzluğu duyumsatan Yüce'ye özel bir ilgi göstereceklerdir. Gerek Kant gerek Burke gibi önemli filozoflar Yüce üzerine uzun uzun yazacaklardır. Schiller veya Goethe'den, Nerval ve Hoffmann'a Schelling ve Fichte'ye oradan Kant'a ve Hegel'e oradan 19. yüzyılda Schopenhauer ve Nietsche'ye ve de Poe'ya zengin bir felsefeci ve sanatçı kuşağını da etkilediler. Sadece bu alanda değil aynı zamanda modern milliyetçilik ve folklor-masal derlemeleri (Grimm kardeşler) anlayışı üzerinde de etkili oldular. Romantik atılım aynı zamanda Jean-Jacques Rousseau, Baumgarden ve Winkelman gibi düşünürler ya da Wagner gibi müzisyenler sayesinde; modern estetik ve sanat tarihinin, arkeolojinin gelişmesine de büyük ivme vermiştir. Sadece bu değil; Romantizm, düşlere, mitlere ve akıldışına ilgisiyle 20. yüzyılda Freud'un psikanaliz düşüncesi üzerinde de büyük etkiler bırakmıştır. Romantizm sürekli güncellenerek Sürrealizm ve Sitüasyonizm üzerinden günümüz avangart akımlarını etkilemeye devam etmektedir. Sadece bu değil elbette; Romantizmin edebi miraslarından melodramlar, sinema ve popüler kültür üzerinden çok geniş alanlara da dönüşmüştür. Rönesans: Yeniden doğuş. Kelimeye ilk anlamını sanat tarihçisi olan Vasari vermiştir. Rönesans terimi ilk kez İtalyan sanatçı Giorgio Vasari tarafından yazılan ve sanatçıların hayatları hakkındaki biyografyalardan oluşanVite'de kullanılmış, kitap 1550 yılında basılmıştır. Rönesans teriminin kökeni ise Fransızca'dır. 18. yüzyılda Fransız tarihçi Jules Michelet tarafından kullanılmış ve İsviçreli tarihçi Jacob Burckhardt tarafından 1860'larda geliştirilmiştir. Kavram 15. yüzyıldan itibaren Avrupa'da gerçekleşen dönüşümleri; Ortaçağ'ın yoğun dinselliğinden çıkışı insanın, antik yunan estetiğinin, beden ve güzellik kavramının keşfedilmesini, akıl, bilim ve sekilerleşmeye dönük eğilimleri anlatır. Başka bir anlamıyla modernite dediğimiz sürecin başlangıcıdır. Rönesans özellikle sanatta, Hristiyanlığın günahkar olarak nitelendirdiği bedenin ve İnsani olanın yeniden keşfidir. Gotik anlayışın karşıtı olarak aydınlık bir dünyeviliği önerir. İtalya’da başlayan Rönesans hareketi kısa zamanda bütün Avrupa’da yayıldı., |