Abject: İğrenç. Abject kavramı üzerine düşünen Julia Kristeva gibi yazarlar çağdaş sanatı etkilemişlerdir. İğrenç, dışkı ve salgı üzerine yoğunlaşmak, başta bedeni ve cinselliği bastıran ataerkilliğe karşı bir duruş anlamına gelir. İğrenç uygarlığın bastırdığı bir şey olarak, egemen güzellik anlayışını da bozan bir potansiyele sahiptir. Abject sanat; genelde iki yöne eğilimlidir. Bunlardan birincisi, iğrenç olanla özdeşleşmek, tramvanın yarattığı yarayı deşmek için ona bir şekilde yakınlaşmak, gerçeğin müstehcen nesne bakışıyla temas etmektir. İkincisi ise, iğrençlik sürecinini abartarak iğrenci eylem esnasında yakalamak, geri yansıtmak, hatta kendi açısından tiksindirici hale getirmek için işleyişini abartmaktır.” Bu bağlamda sanatçının görevi iğrenç olanı bastırmak değil; açığa çıkarmak, onun anlamını bulmaya çalışmaktır. Başta Kiki Smith olmak üzere bir çok sanatçı abject üzerinden işler üretmeye devam etmektedir. Abject sanatın kökleri; Hermann Nitsch’in hayvan cesetleri ve kanı bir törensel bir şekilde sunduğu vücut ve performans sanatlarına dayanır. Abject sanat için beden; performanslarla üzerinde müdahaleler yapılan bir nesneye ya da üzerine kavramlar yüklenen bir hale bürünür. Abject sanatta sanatçının bedeni; izleyici üzerinde rahatsız edici bir etki uyandır. 1960 sonrasında gelişen süreçte vücut sanatının yaygınlaşmaya başlamasının ardından, özellikle 1970 sonrasında beden kavramının değişik şekillerde irdelenmesi sonucunda 1980’li ve 1990’lı yıllarda Cindy Sherman, Louise Bourgeois, Helen Chadwick, Gilbert-George, Robert Gober, Kiki Smith ve Jake-Dinos Chapman birçok sanatçının işleri bu teori ile bağlantılıdır. Abstraction-Creation: 1931 yılında Theo van Doesburg, Naum Gabo, Antonio Pevsner, Auguste Herbin ve Georges Vantongerloo tarafından kurulan akım. Abstraksiyon: Soyutlama ya da soyutlaştırma. AchRR (Assoziaton der Künstler des revolutionaren Russlands): 1922 yılında kurulmuş olan Rus sanatçı grubu. Açık Yapıt: (Opera Aperta) Ünlü İtalyan düşünür ve göstergebilimci Umberto Eco'nun 1962 yılında yayınlanan kitabı dolayısıyla yaygınlaşan kavram. Daha çok yapıtın açık uçluluğu ve okuyucunun yorumlaması ve anlamın çoğulluğu çerçevesinde anlaşılmaktadır. Action Painting: Hareket-Eylem resmi. Amerikalı soyut dışavurumcu Jackson Pollock'un doğaçlamaya dayalı akıtmaları (dripping) ve yatay resim anlayışı dolayısıyla eylem resmi olarak adlandırılmıştır. Pollock resmini yere serilen tuval bezi üzerinde dolaşarak, bedenini katarak yapıyordu. Hareket resmi kavramı ilk defa 1947 yılında Amerikelı eleştirmen Rosenberg tarafından kullanıldı. Adolf Loos: 1908 tarihli “Süs ve Suç” adlı makalesiyle mimaride modernizmi başatmış Avusturyalı mimar. Süsün karşısına akılcı, sade ve işlevsel formları koymasıyla dikkatleri çekti. Ünlü filozof Witgenstein'nın evini tasarlamasıyla da biliniyor. Adonis: İbranice Tammuz'un (Türkçe: Temmuz) Yunanca adı. Adonis yakışıklı bir delikanlıdır. Tanrıça Venüs kendisine aşık olur. Bunu kıskanan diğer tanrıçalar arasındaki kavkayı yatıştırmak isteyen Zeus, Adonis'i yılın bir kısmını yeraltında, bir kısmını ise yerüstünde geçirmesine karar verir. Kışın saklanan baharda dönen bitkisel zenginliği simgeler. Aeropittura: Uçma duygusunu anlatan ve 1929'da Fütürist Manifesto'da vurgulanan kavramlardan biridir. Afrodit: Aşk tanrıçası. Latince Venüs. Kıbrıs'ta doğduğuna inanılırdı. Agora: (Yunanca: Ἀγορά, Agorá), AntikYunan kentlerinde, şehirle ilgili politik, dini, ticari her türlü faaliyetin gerçekleştiği, tüm kamu binalarının etrafında sıralandığı halka ait geniş açık alan olup, Helenistik dönemde şekillenip Roma İmparatorluğu’nda ortaya çıkan forumların öncülüdür. AICA: (Fr: Association İnternationale des Critiques d'Arts) Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği'nin kısaltması Akademi: (Yunanca: Ἀκαδημία) Platon'un kurduğu ve kapısında “geometri bilmeyenler giremez” yazılı okul. Adı Atina yakınlarındaki Akademeia adlı bir zeytinlikten gelir. Bu zeytinlikte Eski Yunan düşünür Platon, matematik, doğa bilimleri ve yönetim biçimi gibi çeşitli konularda öğrencilerine ders veriyordu. Daha sonra resmi devlet okullarını ve üniversiteleri tanımlayan bir kavrama dönüşmüştür. Akrapol: Yunanca yüksek tepe üzerinde kurulmuş kale anlamına gelir. Bugün Atina'da bir tepe üzerinde eski Yunan tapınaklarının bulunduğu yere verilen ad. Alegori: Yerine koymak. Bir düşünceyi, davranışı ya da eylemi, daha kolay kavratabilmek için onu, yerini tutabilecek simgelerle, simgesel sözlerle, benzetmelerle göz önünde canlandırma işi. Aleksandr Rodçenko: 1891 doğumlu Rus heykeltıraş, fotoğrafçı ve grafik tasarımcı. Sovyet fütürizmi içinde önemli bir figürdür. Modern tasarımın getirdiği geometrik ve soyut özellikleri önemsemiş, modern tipografi anlayışı benimsemiştir. Ona göre sanatçı geçmişteki gibi değil bir mühendis gibi inşaa etmelidir. İnşaa edilen ise komünist gelecektir. Altın Oran: Matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Eski Mısırlılar ve Yunanlar tarafından keşfedilmiş, mimaride ve sanatta kullanılmıştır. Bir doğru parçasının |AB| Altın Oran'a uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın |AC| büyük parçaya |CB| oranı, büyük parçanın |CB| bütün doğruya |AB| oranına eşit olsun. Amiens Okulu: 15. yüzyılda detaycılığıyla bilinen Fransız resim okulu. Amorf: Eğri, biçimsiz, formsuz. Animizm: Canlıcılık. Daha çok doğayı, bitkileri veya hayvanları merkeze alan mitolojiler ve dinler için kullanılır. Anokronik: Çağı geçmiş, eskimiş. Zamanı kaydırmak. Sıralamayı bozmak. Anoloji: Özelden genele benzetme yoluyla geçiş şeklindeki akıl yürütmedir. İki şey arasındaki benzerliğe dayanılarak ulaşılan bir çıkarımdır. Benzeşim. Antikite: Yaklaşık olarak MÖ 6. yy'la MS 3. yy arasında kalan dönem. Bu dönem içindeki bütün uygarlıklar değil sadece Yunan ve Roma için kullanılmaktadır. MS 3-6 yüzyıllar ise Geç Antik Çağ olarak nitelendirilmektedir. Antropomorfik: İnsan biçimli. Antik Yunan sanatı ve Rönesans dönemi için kullanılan; insani ölçülerdeki anlayış. İnsan merkezli anlamında da kullanılır. Örneğin Yunan mitolojisindeki tanrılar insan biçimlidir. Apokaliptik: Kıyametçi. Özellikle sinemada 11 Eylül sonrası felaket filmleri için kullanılan deyim. Apollon: (Yunanca: Απόλλων, Latince: Apollo), mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı, kehanet yapan, bilici tanrıdır. Aynı zamanda kâhinlik yeteneğini diğer insanlara da transfer edebilir. Artemis'in ikiz kardeşidir. Sarışın ve çok yakışıklıdır. Orijini Yunan olan Apollon, Roma mitolojisine Apollo ismiyle geçmiştir. Nietzche'nin sanat kuramında görünen ve yontuyu ifade eder. Dionysos'un karşıtıdır. Arkaik: Eskilik, Bir sanat dalının ve üslubun olgunluk dönemi öncesindeki oluşum aşaması için kullanılır. Arketip: İlk örnek. Psikiyatrist Carl Gustav Jung (1875-1961) 'un yaygınlaştırdığı bir kavramdır. Jung'a göre Arketipler bütün insanlığın kolektif bilinçaltında bulunan içi boş ilk örneklerdir. Örneğin daire (mandala) ya da masallarda ortaya çıkan sakallı dede imgesi gibi. Arketipler tümüyle bilinemez ve nüfus edilemez kalıplardır. İnsanlığı birbirine bağlayan muazzam bir havuzdur. Kendini özellikle mitlerde, masallar da ya da dinlerde gösterirler. Art and Crafts: İng. Sanat ve zanaat ayrımını ortadan kaldırmaya çalışan ve 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere'de ortaya çıkan anlayış. Endüstriye karşı özellikle Ortaçağ'a özgü el emeğini canlandırmayı istemiştir. Toplumsal sorumluluğu gözetmeleriyle daha sonraki modernist akımlar zerinde etkileri büyük olmuş; Werkburund ve Bauhaus'a model teşkile etmiştir. Art and Crafts mimarlıktan, duvar kâğıdına, mobilyaya ve kitap tasarımına her alanda örnek vermişlerdir. Bkz: J. Ruskin Art Brut: İng. Akıl hastalarının, çocukların ve zihinsel gelişimi yetersiz insanların sanatsal çalışmalarına verilen genel isim. Fransız ressam J. Dubuffet'in oluşturduğu resimler dolayısıyla yaygınlaşmış bir kavramdır. Artdeco: Fransa kökenli sanat akımı. 1920'lerden sonra özellikle mimaride görülmüştür. Adını 1925 senesinde yapılan Exposition Internationale des Arts Décoratifs et Industriels Modernes (Uluslararası Modern Dekoratif ve Sınai Sanatlar) sergisinden almıştır. Art Nouveau'nun hemen ardından gelen bu akım, el emeğine değil, sanayiye dayalıdır. Desenleri geometriktir. Art Nouveau'da olduğu gibi gotik-bitkisel süsleme öğelerinden yararlanılır. Artemis: Roma'daki adı Diana, Zeus ile Leto’nun kızı. Phoebe olarak da bilinir. Apollon’un ikiz kız kardeşi, vahşi doğa, avcılık ve ay tanrıçası. Ares'in dostu ve en büyük Yunan tanrıçalarından biridir. Artemis, güzel, endamlı, ciddi yüzlü, tanrısal bir bakiredir. Saf ışık tanrıçası olarak bilinir. Efes Artemis’i, Yunan ve Latin mitolojisinde bakireliğin sembolü olmasına rağmen, Anadolu’da Efes'te, Artemis doğurganlığın ve bereketin sembolü olan bir ana tanrıçayı simgeler. Yay taşımaz, Frig Kibele’siyle özdeştirilir. Dünyanın 7 harikasından biri olan Efes Artemis Tapınağı, bu tanrıça adına yapılmıştır. Yunanlılardan önceki çağlarda bir doğa tanrısı olarak canlandırılan, hayvanların hâkimi olduğuna inanılan kadın. Arkaik Yunan sanatı onu geyik, aslan ya da kuş olarak göstermiştir. Art Nouveau: Zarif dekoratif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin sıklıkla kullanıldığı bir sanat akımıdır. 1895'le 1905 arasında yaygınlaşmıştır. Üsluplaştırılmış bitkisel-eğrisel nitelikte bir süzleme-bezeme anlayışı vardır. Endüstriye ve seri üretime karşı el emeğini savunmuştur. Fransa'da H. Guimard, E. Galle, Belçika'da V. Horta, H. Van Helde, İspanya'da A. Gaudi akımın öne çıkan mimar ve sanatçılarındandır. Bkz: Jugend Stil Art Povera: İt. Yoksul Sanat. Eleştirmen ve kuramcı Germano Celant'ın 1967 ve 1968 yıllarında açtığı iki sergiyle başlattığı bu akım, anlamsal şifreleri yoksullaştırma, kültürü klişelerden hatta tüm simgesel eklemelerden arındırma gerekliliğini savunmuştur. Organik doğayla girilen ilişki ve her tür tasarımsal yapmacıklığı dışarda bırakan “ilkel”e dönük eğilimleriyle dikkat çektiler. Örneğin Jannis Kounellis 1969'da Roma'daki Attiko Galerisi'nde 11 canlı atı birbirinden eşit aralıklarla yan yana yerleştirmiştir. Asamblaj: Üç boyutlu nesnelerle ya da doğal malzemelerle yapılan kolaj. Athena: Yunan mitolojisinde savaş tanrıçası. Zeus'un başından doğduğuna inanılır. Athena, kadın işlerinin, el sanatlarının ve güzel sanatların koruyucusudur. Aura: Esir, hale, nur, atmosfer... Bedenden yayıldığı söylenen ışıma. Dinsel bir terim olmakla beraber sanat literatüründe Walter Benjamin'in bir makalesiyle yaygınlık kazanmıştır. Benjamin teknolojinin ve kopyalamanın yapıtın biricikliğini yani atmosferini ortadan kaldırdığını vurgular. Auteur: Yaratıcı... Daha çok sinemada özgün, bireysel ve üsluplu yönetmenleri anlatmak için kullanılmaktadır. Avangarde: (Fransızca:avant-garde), Fransızca askeri bir terim olan öncü birlik sözcüğünden gelir. 20. yüzyıl modernizmiyle beraber var olan sanat anlayışına bir karşı çıkış olarak kendini konumlamıştır. Kübizmden, Fütürizme ve Dada'ya oradan Fluxus ve kavramsal sanata kendini dönüştürücü ve yıkıcı olarak niteleyen bir anlayışa sahiptir. Sanat ve siyaset alanında kullanılan avangard terimi, Rönasans'ın askeri teorisinden devşirilmiş bir metafordur: Battaglia, retrogard, avangard, hareket halindeki bir ordunun üç bölümünü temsil eder. Bu terimi sanat alanında kullanan ilk kişi Fransız ütopist Saint-Simon'dur. |